19 Haziran 2016 Pazar

Cambaz- Ceyda Sarıhan// Kitap Yorumu

Kitabın adı: Cambaz
Kitabın yazarı: Ceyda Sarıhan
Kitabın yayınevi: Dex
Sayfa sayısı: 500
Kitabın türü: Romantik
Kitabın kapağı: Karton kapak
Goodreads puanı: 4
Benim puanım 5




Arka kapak;
Aklı ile kalbi arasında sıçrayan bir cambaz varmış…
İki adam iki aşk arasında,
İhanet ile dostluk arasında,
Ölümle yaşam arasında,
Gerçek ile masal arasında...

Herkes öldürür sevdiğini...
Kolay olandır katil olmak. Büyütmek zordur.
En büyük aşk bile kurtulamaz celladın elinden, solar.
Gitmek, kolay. Kalmak zor.
Ölmek kolay, yaşamak zor.
İhanet kolay, güvenmek zor.
Zoru sever, kolayı seçeriz çünkü düşmek kolay , cambazlık zor.


Yorumum;
 Kitaba çok büyük önyargılarla başladığımı itiraf etmeliyim çünkü bildiğiniz üzre Türk genç edebiyat yazarlarının kitapları klişe ve amatör oluyor. İnsan sürekli aynı hikayeyi başka karakterlerden dinliyormuş gibi hissediyor. E haliyle bir süre sonra bu sizi sıkıyor. Cambaz'dan da böyle bir beklentim vardı. Neyseki bütün beklentilerimi tersine çevirip bana kendini kanıtladı. 
  Konusu her ne kadar ilk başta klişeymiş gibi gözükse de sonuna geldiğinizde özgün olduğunu anlıyorsunuz. Zaten öyle bir sonu var ki kitabı camdan atıp peşinden atlama isteği doğuruyor. Şahsen ben okurken hiç de öyle biteceğini düşünmemiştim, aklıma bile gelmemişti.
  Konusundan bahsetmem gerekirse; Gül Bahar adlı gözü pek kızımız Gül adını kullanmayı tercih ediyor, Gül hayatının monotonluğun sıkılmış bir şekilde motor üzerinde seyahat ederken sağ kalması imkansız bir kaza geçiriyor neyseki Gül kafatasında birkaç çatlak ve vücudunda kırıklarla beraber sağ kalmayı başarıyor fakat bir sorun var; hafızası pek de iyi değil artık. Kişilerin kim olduklarını hatırlıyor ama kişiyle birlikte yaşadığı olayları hatırlayamıyor. Hastane yatağında uyandığından beri de Bahar ismini kullanmasıyla yepyeni bir hayata başlıyor Gül. Tabi Bahar'ın Gül'ü arkada bırakıp devam etmesinin kolay olacağını kimse söylemedi.
  Ben bir türlü Bahar'ı sevemedim, Gül çok daha iyiydi. Bahar o kadar saf ki Dünya üçgen deseniz inanacak onun aksine Gül gayet güçlü ve dediğim dedik bir karakter. Yazarın bir kişiyi bu kadar parçalayıp sanki iki farklı karaktermiş gibi hissettirmesi de büyük bir başarı bence.
  Çok sevdiğim bir Yaman'ımız var bir de. Yaman, Gül'ün beş yıllık sevgilisi ve kendisi bir müzisyen. Kitabın başından sonuna kadar Güney'i sevmeyip Yaman'ı sevdim çünkü sanki Yaman her şeyin başındayken Güney onun yerini çalıyormuş gibi hissettim. Güney sanki istenmeyen davetsiz misafirken evin sahibi oluyor. Ki biraz da öyle oldu. 
  Biraz da kitabın kötü yönünden bahsedelim; sürükleyici değildi. Belki bazıları farklı düşünüyordur ama ben kitabı sürükleyici bulmadım, haliyle de bir haftayı buldu bitirmem. Bir türlü bir sonraki bölümde ne olacağı konusunda meraklandıramadı beni ama olsun kusursuz olmasını beklemiyoruk zaten ;).

En ucuza satın almak için tıklayın.  (19 Haziran tarihine göre en ucuz)
Daha fazla bilgi almak için tılayın. 
 

3 Nisan 2016 Pazar

Ben O Değilim- Fatma Erdek

Kitabın adı: Ben O Değilim
Yazarı: Fatma Erdek
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa sayısı: 543
Türü: Romantik
Kapağı: Ciltli
Goodreads puanı: 4.23
Benim puanım: 4







Arka kapak;

Siz hiç, birbirine tıpatıp benzeyen ikizler gördünüz mü?
İşte ben onlardan biriyim... Adım, Arın Soylu.
Genç, yakışıklı, güçlü ve mutlu bir erkeğin hayatı,  bir anda nasıl altüst olur? Kolay… Bunun için, serseri ikizinizle, akıl almaz bir oyunun içine girmeniz yeterli. Sadece üç haftalığına, başka birinin hayatını yaşamaya cesaret ederseniz, beraberinde gelecek bütün sürprizlere de hazırlıklı olmalısınız.
Ben de hazırlıklıydım. Ta ki onu görene kadar... Tuna’mı… Bal rengi saçları ve güneş gibi parlayan yüzüyle, birdenbire hayatımı kökünden değiştirmişti. O benim beklediğimdi, o benim geleceğimdi. Onu elde etmeme kimse engel olamazdı. Hiçbir şey beni durduramazdı. Durduramadı da…
Başardım mı? Evet! Onu aşkıma inandırdım. Onu kendime âşık ettim.
Peki ya sonra? Hiçbir yalan sonsuza dek sürmez, öyle değil mi? Bir gün, hiç ummadığım bir anda, yalanımla yüzleşmek zorunda kaldım. Artık ‘Ben o değilim’ desem de bir faydası yoktu. Tuna bana inanmıyordu.
Ne yapacaktım şimdi? Vaz mı geçecektim hayatımın kadınından?
Elbette hayır!
Bedelini ödeyip, seni kazanacağım, Tuna cadısı! Her ne olursa olsun…


Yorumum;

 Şaşırtıcı gelebilir ama Ben O Değilim Fatma Erdek'ten okuduğum ilk kitaptı ve sanırım kitabı sevmemdeki en büyük etkenlerden biri buydu çünkü Fatme Erdek okurlarının dediğine göre Gece İle Şafak'ı okuyanlar bu kitabı sevemiyormuş. Neyseki ben daha önce Gece İle Şafak'ı okumamıştım :D. Eğer Kitap Avcıları olarak turunu yapmasaydık belki de Fatma Erdek'in kalemiyle hiç tanışamayacaktım çünkü genel olarak Türk kitabı okumaktan hoşlanmıyorum :/.

 Kitabın konusu benim daha önce hiç karşılaşmadığım türdendi, piyasada belki benzerleri vardır ama ben okumamuşımdır bilemiyorum. Kısaca bahsetmek gerekirse; Arın ve Meriç adında ikizlerimiz var ve bu ikisi ta küçüklüğünden itibaren zor durumlarında yer değiştiriyorlar. Tek yumarta ikizi olduklarından dolayı bunu kimse fark edemiyor. Arın artık Yunanistan'da üç yıllık sevgilisi Celia ile yaşamktadır ve babsından devraldığı işi oradan yönetmektedir. Bir gün Meriç gelir ve kendisinden ufak bir yardım işter, Tahmin edildiği gibi yine yer değiştirmek istiyordur.  Meriç bu isteğini Arın'a kabul ettirir ve Türkiye'ye Meriç olarak döner. Ne yazık ki Arın'ın ihtiyaç duyabileceği her bilgi Meriç'İn ona verdiği not defterinde yazılı değildir ve bir gün bir otoparkta Arın başının belası Tuna ile karşılaşır, ve her şey başlar...

 Ben nedense Tuna'yı hiç sevmedim. Kitabın başından beri bana itici geldi ve Arın'la olan birlikteliklerini hiç desteklemedim. Hatta sürekli keşke Arın ve Celia beraber olsa diyip durdum ama..

 Tuna'yı sevmemedeki neden karakter yapısıydı. Tuna inatçı ve dediğim dedik biri, özellikle de başalrda çok çirkef. Beni sürekli sinir etti bu tavırları. Hiç bir şey dinlemden direk kendi kafasına göre davranıyor ve bu tip benim romanlarda en nefret ettiğim tip.

 Ayrıca ben Meriç'i Arın'dan daha çok sevdim. Gerçi Meriç'in kitapta pek bir yeri yok ama olduğu sahnelerde de kendini sevdirmeyi başarıyor. Arın'dan daha eğlenceli birisi gibi gözüktü bana Meriç. Belki yazarımız Fatma Erdek, Meriç ve Lidya'nın da hikayesini yazmayı düşünür. Buradan da kulağını çınlatalım :))).

 Kitabın genelinden konuşmak gerekirse beğendiğimi söyleyebilirm. Tam puan vermememin nedni kitabın fazla uzatılmış olduğunu düşünmemdi. İyi tamam hoş ama fazlalık ksımlar vardı ve oralarda okuyucuyu bayıyordu. Onun dışında gayet güzel ve eğlenceli bir kitap, okumaya ve almaya değer olduğunu düşünüyorum. Sonuçta her kitap kusursuz olacak diye bir şey de yok, değil mi? 

 O tatlı, maviş cildinden de bahsetmeden edemeyeceğim, kitapçıya gittiğinizde kitabı görürseniz üstündeki cildi bi çıkarıp bakın derim. Rengi çok güzel.

Satın almak için tıklayın. 
Kitap hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın. 

2 Nisan 2016 Cumartesi

Bookstagram nedir, nasıl başlanmalı? Ben nasıl yapıyorum?

Öncelikle hepinize merhaba, uzun bir aradan sonra tekrar beraberiz :D!

  Bir çok kişi bookstagram açmak istiyor ve bu konuda da başarılı olmak istiyor. Ben kendimi çok başarılı görmüyorum çünlü ben bir yıldır buralardayımve pek de bir takipçim yok. Takipçi sayınız başarınızı belli eder demek istemiyorum sadece eğe riyi bir şeyler yapmış olsaydım zaten insanlar beni takip etmek isterdi diye düşünüyorum. Az takipçim olmasına rağmen belli bir süredir bu işin içerisindeyim ve kendimde bu konuda konuşma hakkıda buluyorum, o zaman hemen konuya girelim.

Bookstagram nedir, nasıl başlamalı?
  Aslında ben 'bookstagram' demeyi sevmiyorum ama bir kere bir isim konmuş zaten :). Bookstagram kitaplarla ilgili instagram hesabıdır kısaca. Belli kuralları yok tabiki sonuçta bir sosyal medya aracı ama kullanan insanlar takip ettikleri kişilerin çok fazla, aşırı sayıda kişisel reklam yapmalarından hoşlanmazlar. Yani zırt pırt kişisel instagram, twitter hesapları, snapchat hesapları falan paylaşmayın ki insan rahatsız olmasın.

  Fotoğraflar çekmek herkes için farklıdır. Kimse sizden en profesyonel makinaları alıp fotoğrafınız bir profesyonel gibi düzenlemenizi beklemiyor. Kimse fotoğrafçı olmak zorunda değil. Fakat göze hoş gözükmesine dikkat etmekte de fayda var. Mesela ben genel olarak sadece fotoğraflarını beğendiğim hesapları takip ediyorum. Benim size önerim fotoğraflarınız telefonunuzda düzenliyorsanız belli bir uygulama kullanın ki bir bütünlük oluşsun. Ayrıca bir fotoğrafta en önemli şeylerden biri fotoğrafın netliğidir. Kimse piksellere bakmak istemez bence, yani azıcık uğraşıp telefonunuzun ekranına bir kere dokunsanız o onu netler zaten, çok da kalori kaybetmezsiniz ;) Veya fotoğraf makinesi kullanıyorsanız o malum tuşu yarısına kadar bastırıp birkaç saniye basılı tutarsanız makine onu netler. Bu arada lütfen fotoğraf boş durmasın diye evinizde ne bulduysanız kitabın yanına koymayın lütfen.

  Başka bir önemli konuda 'feed'. Feed bizim profilimiz oluyor arkadaşlar, yani fotoğraflarmızın bütününe deniyor. Yukarıda da belirttiğim gibi fotoğrafkarımızın efektlerini aynı yapmak feedimizin düzenli kalmasını ve güzel görünmesini sağlar. Eğer isterseniz çerçeve falan da ekleyebilirsiniz kenarları beyaz olunca da hoş gözüküyor.

   Düzeni hallettik gibi, şimdi sırada arkadaşlıklar var. Ben bookstagram'da çok iyi insanlarla tanıştım ve kendimi onlara çok yakın hissediyorum. Onların yanındayken kendimi çok rahat hissediyorum ve  bu çok güzel bir şey. Böyle arkadaşlıklar edinmek için öncelikle kendiniz olmanız lazım. Başkalarını taklit etmeye çalışmayın yoksa sahte arkadaşlıklarınız olur. Zaten sosyal medya olduğu için kendinizi daha rahat hissedersiniz. Sırf popüler diye her insana yalakalık yapmayın. İnsanların kişisel özelliklerini takipçi sayıları belirlemez, unutmayın. Eğer güvendiğiniz bir hesap WhatsApp grubu kurmak istiyorsa katılmanızı tavsiye ediyorum (herkese de numaranızı vermeyin dikkatli olun.), ben şahsen iyi arkadaşlarımı bu şekilde tanıdım. Veya kendinizde bir grup açabilirsiniz, zevkli olur :).

  Sponsorluk. Çok güzel ve de gururlandırıcı bir şey fakat ne yazık ki amacından sapıyor. Belli bir kitleye ulaştığınızda yayınevleri sizlere kitaplarını tanıtmanız için göndermek isteyecektir. Kabul etmenizi tavsiye ederim, daha da büyümenize katkı sağlayabilir. Fakat büyük yayınevlerine 'A' kişine kitap gönderdiği için size de göndermesini istemeyin. Bir sebebi vardır ki sizi değil onu seçmişlerdir. Oturup onu kıskanmak yerine hesabınızı nasıl daha iyi yapabileceinizi düşünün bence.

  Sponsorluğu kolaylaştıran faktörlerden biri de tur grupları. Tur grubu üç beş kişinin bir araya gelip genellikle yayınevi sponsotluğunda bir kitabı okuyup onu yorumlamasıdır. Aynı zamanda kitaptan seçilen bazı sözlerde photoshop uygulanarak tur hesabında paylaşılır. Sırf bedava kitap için önünüze ilk çıkan tur grubuna katılmayın, bakın kimler var grupta. İyi anlaştığınız, anlaşabileceğiniz insalarla beraber olun. Ben şahsen bir iki ay sonra dağılan tur grupları gördüm ve hoş bir izlenim bırakmıyorlar. Bizim tur grubu da 12 Nisan'da birinci yılını dolduracak :D.

Ben nasıl yapıyorum?

  Kendi hesap düzenimden kısaca bahsedeyim dedim, belki bir yardımım dokunur belki bir fikir veririm.

  Ben fotoğraflarımı Nikon'un D3100 isimli kamerasıyla çekiyorum ve VSCOcam isimli uygulamada düzenliyorum. Özel bir efekt kullanmıyorum sadece fotoğrafın ayarlarıyla oynuyorum.

  Şu sıralar yeni bir feed değişikliği yaptım ve direk kameradan çektiğim gibi paylaşıyorum yani çerçeve falan eklemiyorum.

  Ağustos gibi bir WhatsApp grubu kurdum ve hala devam ediyoruz. Çok güzel ve yakın bir ortam oldu orası artık.

  Yalan söylemeyeceğim bana Pegasus Yayınları gibi bir yayınevi kitap göndermedi ama arada kargolar alıyorum. Tabii bu kargoların en büyük nedeni tur ggrubumuz olan Kitap Avcıları. Bakmak isterseniz tıklamanız yeterli.


Eğer isterseniz daha detaylara inerek özel bir seri oluşturabilirm, hem belki bloga ve YouTube'a da değinirim. Yorum yapmanız yeterli :))
 

19 Şubat 2016 Cuma

Çekiliş Sonucu!!!

Merhaba!!
Öncelikle özür diliyorum çünkü dün bir arkadaşımın doğum günüydü ve onun yarattığı kafa dağınıklığıyla çekilişi gerçekleştirmeyi unuttum o yüzden bugün eve gelir gelmez yaptım. Lafı fazla uzatmaya gerek yok, talihlimiz: İrem Şahin!!!! Tebrik ederim :D!!!
Adres bilgilerini, telefon numaranı ve isim soyismini 24 saat içerisinde kitapokuyanpenguen@gmail.com adresine veya instagram'da @kitapokuyanpenguen e DM atman gerekmektedir. Aksi takdirde çekiliş tekrarlanacak. 

Bir daha blogum üzerinden çekiliş yapma ihitmal çok düşük çünkü çok az katılım oldu, çekilişlerime katılmak istiyorsanız instagram hesabımı ve youtube kanalımı kontrol etmenşz yeterli. 

13 Şubat 2016 Cumartesi

ÇEKİLİŞ!!- KAPANDI














Merhaba!!

Uzun zamandır bir çekiliş yapmayı planlıyordum ve işte karşınızda XD.

Çekiliş kitapları resimde gördüğünüz üzere Melek serisinin ilk iki kitabı yani Melek ve de Ateş.

Katılmak için yapmanız gerekenler çok basit;

1-) Bloguma izleyici olmak. Bunun için sağda gözüken 'Bu siteye katıl' butonuna tıklamanız yeterli.

2-)Katıldığınızı yorumda belirtmek - ki sayım yapabileyim sakın unutmayın bunu:D

3-) Instagram hesabımı takip etmek. tıklayınız . Instagram hesabınızı da yoruma eklemeyi unutmayın.

*Eğer instagram'dan da katılırsanız şansınız ikiye katlanır.

*Çekiliş bugün, 13 Şubat'ta başlayıp 18 Şubat'ta saat 20.00'de sona erecek ve 20.30'da açıklanacaktır.

*Kazanan kişi 24 saat içerisinde gmail'ime veya Instagram hesabıma adresini, tam ismini ve telefon numarasına atmadığı takdirde çekiliş tekrarlanacaktır.

VE ŞANS SONSUZA KADAR SİZİNLE OLSUN...

5 Ocak 2016 Salı

ELANTRİS- BRANDON SANDERSON// KİTAP YORUMU

Kitabın adı: Elantris

Yazarı: Brandon Sanderson

Türü: Bilimkurgu- distopya

Yayınevi: Akılçelen Kitaplar

Sayfa sayısı: 501

Çevirmeni: Can Sevinç

Goodreads puanı: 4,15/5

Benim puanım 5/5

 

 ARKA KAPAK YAZISI: 

ELANTRİS devasa, güzel, kelimenin tam anlamıyla parlak, güçlü büyülü yeteneklerini Arelon'un tüm insanlarının iyiliği için kullanan hayırsever varlıklarla doluydu. Ve bu tanrısal varlıkların her biri, Shaod'un gizemli dönüştürücü gücü onlara dokunmadan önce sıradan birer insandı.

Ancak on yıl önce, hiçbir uyarı olmaksızın, büyü çöktü. Elantrianlar buruşuk, cılız, cüzzamlıya benzer yaratıklara dönüştü. ELANTRİS'in kendisi de karanlık, pislikle dolu ve döküntü haline geldi. Shaod artık bir lanetti.

Arelon'un yeni başkenti Kae, halkının unutmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıkları ELANTRİS'in gölgesinde kalıyor. Teod Prensesi Sarene, Veliaht Prens Raoden ile bir devlet evliliği yapmak için geldi. Karşılıklı mektuplaşmalarına dayanarak mutluluk bulacağını umuyordu. Ancak mutluluğun yerine prensin ölü, kendisinin ise onun dulu kabul edilmiş olduğunu gördü. Acımasız Fjordell bağnaz fanatiklerinin imparatorluk hırsı karşısında son direnen ülkeler oldukları için hem Teod, hem de Arelon tehdit altındalar.

YORUMUM:

İnkar etmeyeceğim; kitabın boyutunu görünce okumaktan fazlasıyla korktum ve çekindim. Üşengeç birisiyimdir ve normal olarak Elantris'i okumaktan da üşenmiştim. Eğer sizde benimle aynı hisleri paylaşıyorsanız bir kitabın sizi öldüremeyceğini idrak etmenin zamanı gelmiş demektir. O alt tarafı bir kitap, sadece daha büyük ve daha ağır. Ön yargınızı usulca bir kenara bırakın ve sakince ELantris'e başlayın çünkü sonradan, benim gibi, daha önceden okumadığınıza üzüleceksiniz.

Kitaba tek kelimeyle BAYILDIM. Ustaca kaleme alınmış, zekice kurgulanmış mükemmel bir roman Elantris. Ayrıca Elantris'in Brandon Sanderson' ın ilk kitabı olduğunu biliyor muydunzu? Ben @clockworklady'nin videosunu izlerken öğrendim ve küçük çaplı bir şok geçirdim. Brandon Sanderson'ın kaleminin çok iyi olduğunu elbet biliyordum fakat ilk romanın bu kadar başarılı olabileceği aklıma bile gelmezdi.

Raoden kusursuz erkek kalıbına tamamen uyuyor. Hayır, çok yakışıklı veya çok kaslı demeyeceğim. Güzel bir suratı olabilir fakat Raoden'in en iyi özelliklerinin arasına bile giremez çünkü onun karakteri gerçekten kusursuz. Raoden mükemmel bir lider. Spoiler vermemek için fazla detaya girmeyeceğim fakat bulunduğu her ortamda doğal olarak lider statüsüne yükseliyor ve kesinlikle yaptığı işte çok iyi. Harika bir lider olmasının yanı sıra çok da sadık birisi. Arelon'un halkı onun için pek bir şey yapmış olmasa bile Raoden onları ölümene dahi korur.

Sarene ise bambaşka bir mesele. Kesinlikle şu ana kadar okuduğum- bildiğim en güçlü kadın karakter. Hiçbir şekilde bir erkeğin korumasına ihtiyacı yok zaten bunu kitap boyunca da milyonlarca kez kanıtlıyor. Raoden'in kadın versiyonu da diyebilirim kısaca.

Hrathen'dan ilk başlarda her ne kadar nefret etsem de özellikle de son bölümde onu sevmeye başladım. Bu arada ben son 50 sayfaya kadar Hrathen'ı yaşlı bir adam sanmıştım fakat sanırsam o da diğerleri gibi genç :/ Hrathen, Fjorden'li bir gyorn ve Arelon'a ülkenin dinini Shu-Dereth'e çevirmek için geliyor çünkü Wryn'in kendisine verdiği görev bu. *Wryn peygamber gibi bir şey.* Bu arada gyorn rahipten de üstün bir seviye. Arelon'da Arel asıllı bir Derethi severiyle tanışıyor ve onu kendi yardımcısı yapıyor, bu şekilde Arelon'un dinini çevirme işlemlerini daha kolay halledebilir.

Okumanızı kesinlikle öneriyorum. Entrikalar ve aksiyonla dolu müthiş bir roman ve o kocaman romanın içinde kendinizi gerçekten de kaybedebilirsiniz :D.

Daha fazla bilgi için Kitap Avcıları'na bakmanız yeterli.

Satın almak için tıklayın. 

22 Kasım 2015 Pazar

Kanlı Hesaplaşma- Philip Margolin// Kitap Yorumu

Adı: Kanlı Hesaplaşma                         
Yazar: Philip Margolin
Orijinal adı: Gone, But Not Forgotten
Çevirmen: Deniz Rukiyye Sakallı
Yayın tarihi: 15/09/2015
Dil: Türkçe 
Sayfa sayısı: 416
Kapak: Sert kapak (Ciltli)
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Puanım: 3.5 Yıldız


ARKA KAPAK:

Portland karanlığa gömülmüştü. Zengin ve saygın adamların eşleri birer birer kayboluyordu. Bu kayıpları birbirine bağlayan yegane işaretse tek bir siyah gülle, üzerinde Gitti Ama Unutulmadı yazan nottu. Bu durum geçmişte ülkenin bir diğer ucunda yaşanan dehşetin yeniden ortaya çıkması anlamına geliyordu. Tıpkı o zaman olduğu gibi korku dolu günler yaşanacak, peşi sıra ölümler olacaktı.

Bir katilin gölgesi hayatını karartırken, savunma avukatı Betsy Tannenbaum bir kabusun içinde kapana kısılmıştı. Çok yakında soğuk, güçlü ve hilekar bir müvekkili savunmak için sahip olduğu her şeyi ve sevdiği herkesi tehlikeye atacaktı.
Bu adam bir kurban da olabilirdi bir cani de.


 BENİM YORUMUM:
 Kitabın her bir sayfasını çevirdiğimde aklım daha da karıştı. Kim nerede, kim kim, şu an kimin ağzından okuyorum... hepsi birbirine girmişti. İlerleyen sayfalarda bu durum düzeldi diyemem ama olayları öğrendiğim ve krakterlere alıştığım için ilk baştaki kadar karışık gelmedi. Bu tamamen benimle ilgili bir sıkıntı da olabilir oy üzden sizi yanıltmasın.
 Philip Margolin'in okuduğum ilk romanıydı ve büyük bir ihtimalle polisye kitaplarını bir daha okumayacağım. Polisiye sevmediğimden değil, çok severim zaten. Fakat ne yazıkki Philip Margolin'in Tess Gerritsen kadar başarılı yazdığını düşünmüyorum. Vahşi Adalet belki daha iyidir, bilemiyorum ama Kanlı Hesaplaşma çok mükemmel bir polisiye romanı değildi. 

 Kitabın konusu cidden çok ilgi çekiciydi. Katil, kusursuz cinayetler işliyordu ve ardından sadece siyaha boyanmış bir gül ile bir not kağıdına yazılmış 'Gitti, ama unutulmadı' notu bırakıyordu. Ne bir ceset, ne de bir boğuşma izi. Hiçbir şey olay yerinde bir cinayet işlendiğini belli etmiyordu. Bunun gibi kusursuz cinayetler bana nedense Jack the Ripper'ı yani Karındeşen Jack'i anımsatıyor. Kendisi de tarihteki favori kişilerimden biridir, Kanlı Kontes ile beraber...

Yorumumu özetlemek gerekirse; ahım şahım bir kitap değildi, okumazsanız çok bir şey kaçırmazsınız. Fakat daha Tess Gerritsen'ın romanlarını okumadıysanız size kesinlikle öneriyorum çünkü Tess'in polisiye romanlarından sonra hiçbir polisiye onunkiler kadar zevk vermiyor.

Kitabı internetten ucuz fiyata almak için tıklayınız.
(Sizin için gerçekten araştırıp en ucuz fiyatı buldum. Bu gönderiyi 22 Kasım tarihinde yayınladığımdan dolayı fiyat değişmiş olabilir. Şu anki fiyat 15,50TL.)